Basel Sözleşmesi, özellikle insan sağlığı ve çevre için tehlikeli olan tehlikeli atıkların hareketini ve bertarafını kontrol etmeyi amaçlayan uluslararası bir anlaşmadır. 1989’da İsviçre’nin Basel kentinde kabul edildi ve 1992’de yürürlüğe girdi. Sözleşme, atık sorununu, özellikle de tehlikeli atıkların bir ülkeden diğerine taşınmasını yönetmeye yönelik küresel çabanın kritik bir parçasıdır.
Basit bir ifadeyle, Basel Sözleşmesi hem insan sağlığını hem de çevreyi tehlikeli atıkların uygunsuz kullanımı, taşınması ve bertaraf edilmesiyle ilgili tehlikelerden korumayı amaçlamaktadır.
Tehlikeli Atık Nedir?
Basel Sözleşmesinin özelliklerine dalmadan önce, tehlikeli atıkların ne olduğunu anlamak çok önemlidir. Tehlikeli atık, çevreye veya insan sağlığına zararlı veya potansiyel olarak zararlı malzemeleri ifade eder. Bu malzemeler, endüstriyel üretim, tıbbi tesisler ve hatta haneler gibi çeşitli kaynaklardan üretilebilir. Tehlikeli atıklar kimyasallar, metaller, toksik maddeler ve radyoaktif maddeler içerebilir.
Örneğin:
Çözücüler ve asitler gibi fabrikalardan gelen kimyasal atıklar.
Kurşun, cıva ve kadmiyum gibi zararlı maddeler içeren elektronik atıklar (e-atık).
Kullanılmış şırıngalar ve hastanelerden kirlenmiş malzemeler gibi tıbbi atıklar.
Hem insanlara hem de çevreye zararlı cıva ve arsenik gibi ağır metaller.
Bu tür atıkların yanlış kullanılması ve bertaraf edilmesi, havayı, suyu, toprağı ve canlı organizmaları etkileyerek ciddi çevresel hasara yol açabilir.
Basel Sözleşmesi Neden Oluşturuldu?
Basel Sözleşmesi’nin oluşturulmasının ardındaki en önemli itici güçlerden biri, tehlikeli atıkların uluslararası sınırlar boyunca yasadışı olarak taşınmasıyla ilgili artan endişeydi. Birçok gelişmiş ülke, özellikle de küresel Kuzey’dekiler, tehlikeli atıklarını, genellikle ilgili çevresel veya insani riskleri dikkate almadan gelişmekte olan ülkelere gönderiyorlardı. Atıkları yönetmek için daha az kaynağa sahip olan bu gelişmekte olan ülkeler, tehlikeli maddeler için çöplük alanı haline geldi.
Bu sorunun altını çizen iyi bilinen bir vaka, Amerika Birleşik Devletleri’nden gelen zehirli atıkların yasadışı olarak Afrika’ya, özellikle Nijerya ve Fildişi Sahili’ne gönderildiği 1980’lerde meydana geldi. Bu, yerel halk için ciddi çevresel hasara ve sağlık sorunlarına yol açtı. Basel Sözleşmesi, bu tür vakaların tekrar olmasını önlemek için oluşturuldu.
Basel Sözleşmesinin Temel İlkeleri
Basel Sözleşmesi birkaç temel ilke üzerine kurulmuştur:
Önceden Bilgilendirilmiş Onam (PIC): En önemli ilkelerden biri, Önceden Bilgilendirilmiş Onamın gerekliliğidir. Bu, tehlikeli atık ihraç etmek isteyen bir ülkenin önce atığı alan ülkeden onay alması gerektiği anlamına gelir. Bu, her iki tarafın da tehlikeli atıkların hareketiyle ilgili risklerin tam olarak farkında olmasını sağlar.
Atık Üretiminin En Aza İndirilmesi: Sözleşme, ülkeleri tehlikeli atık üretimini mümkün olduğunca azaltmaya teşvik etmektedir. Bu, endüstriler ve haneler tarafından üretilen zararlı atık miktarını azaltmak için daha temiz teknolojilerin ve uygulamaların geliştirilmesini teşvik etmeyi içerir.
Çevreye Duyarlı Yönetim (ESM): Basel Sözleşmesi, tehlikeli atıkların çevreye duyarlı yönetimini gerektirir. Bu, tehlikeli atıkların insan sağlığı ve çevre üzerindeki etkisini en aza indirecek şekilde arıtılması, depolanması, taşınması ve bertaraf edilmesi gerektiği anlamına gelir. Örneğin, hava kirliliğini önlemek için tehlikeli atıkların yakılması kontrollü bir ortamda yapılmalıdır.
Atık Azaltma ve Geri Dönüşüm: Sözleşme, çöp depolama veya yakma ihtiyacını azaltmak için atıkların geri dönüştürülmesini ve geri kazanılmasını teşvik eder. Bu sadece atık yönetimine yardımcı olmakla kalmaz, aynı zamanda çevresel faydaları olan yeni hammadde tüketimini de azaltır.
Bölgesel İşbirliği: Sözleşme ayrıca, belirli bir bölgedeki ülkeleri sınır ötesi atık sorunlarını çözmek için birlikte çalışmaya teşvik eder. Bu işbirliği, ülkelerin tehlikeli atıklarla başa çıkmak için bilgi, kaynak ve en iyi uygulamaları paylaşmalarını sağlar.
Basel Sözleşmesi Nasıl Çalışır?
Basel Sözleşmesi, kurallar, taahhütler ve uluslararası işbirliğinin bir kombinasyonu yoluyla çalışır. Anlaşma, ülkelerin üzerinde anlaşmaya varılan kuralları uygulamalarına yardımcı olan bir sekretarya tarafından uygulanmaktadır. Anlaşmayı imzalayan ülkeler, aşağıdakiler de dahil olmak üzere belirli eylemlerde bulunmalıdır:
Tehlikeli atıkların ihracatını ve ithalatını kontrol etmek için ulusal yasaların çıkarılması.
Tehlikeli atık yönetimi konusunda personel eğitimi.
Şeffaflığı sağlamak için tehlikeli atıkların hareketi hakkında raporlama.
Yasadışı tehlikeli atık ticareti ile ilgili sorunları çözmek için uluslararası işbirliği yapmak.
Sözleşme ayrıca, ülkelerin antlaşmanın kurallarına uymalarını sağlamak için bir izleme ve raporlama sistemi de içermektedir. Ülkeler, taşıdıkları atık miktarları ve türleri ile meydana gelebilecek kazalar veya yasa dışı gönderiler hakkında Sekreterliğe bilgi vermelidir.
Sekreterliğin Rolü
Basel Sözleşmesinin, esasen anlaşmanın işleyişini destekleyen bir ofis olan bir sekreterliği vardır. Sekreterliğin rolü şunları içerir:
Anlaşmayı imzalayan ülkelerin çalışmalarını koordine etmek.
İhtiyacı olan ülkelere, özellikle gelişmekte olan ülkelere, tehlikeli atıkları yönetme kapasitesi geliştirmelerine yardımcı olmak için teknik ve finansal destek sağlamak.
Tarafların ilerlemeyi gözden geçirmeleri ve deneyimlerini paylaşmaları için toplantılar ve konferanslar düzenlemek.
Tehlikeli atıkların çevreye duyarlı yönetimi için kılavuzlar ve en iyi uygulamalar yayınlamak.
Basel Sözleşmesinde Yapılan Değişiklikler
Yıllar geçtikçe, Basel Sözleşmesi yeni zorlukları ele alacak şekilde güncellendi. Örneğin, 1995 yılında antlaşmada Yasak Değişikliği olarak bilinen bir değişiklik kabul edildi. Bu değişiklik, tehlikeli maddeleri idare edecek donanıma sahip olmayan gelişmekte olan ülkelerde atıkların boşaltılmasını önlemek amacıyla OECD (Ekonomik işbirliği ve Kalkınma Örgütü) ülkelerinden OECD üyesi olmayan ülkelere tehlikeli atık ihracatını yasaklamaktadır.
Bir diğer önemli güncelleme, endüstrileri ve işletmeleri atık üretimini azaltmaya ve atık yönetimi uygulamalarını iyileştirmeye teşvik eden Basel Kongre Ortaklığı girişimiydi.
Basel Sözleşmesi ve E-Atık
Son yıllarda artan endişelerden biri, eski bilgisayarlar, televizyonlar ve akıllı telefonlar gibi e-atık (elektronik atık) konusu olmuştur. E-atık, hem çevreye hem de insan sağlığına zararlı kurşun, cıva ve kadmiyum gibi birçok tehlikeli madde içerir. Basel Sözleşmesi artık e-atıkları belirli bir tehlikeli atık kategorisi olarak ele alıyor ve elektronik atıkların çevreye duyarlı bir şekilde geri dönüştürülmesini veya bertaraf edilmesini sağlamak için çalışıyor.
Zorluklar ve Eleştiriler
Basel Sözleşmesi önemli ilerleme kaydetmiş olsa da, çeşitli zorluklarla karşı karşıyadır:
Yasadışı Atık Kaçakçılığı: Sözleşmenin düzenlemelerine rağmen, tehlikeli atıkların yasadışı olarak boşaltılması bir sorun olmaya devam etmektedir. Bazı ülkeler, genellikle bertaraf maliyetlerinden tasarruf etmek veya çevre düzenlemelerini atlamak için hala yasadışı toksik madde ticareti yapmaktadır.
Gelişmekte Olan Ülkelerde Uygulama: Bazı gelişmekte olan ülkeler, Basel Sözleşmesini etkin bir şekilde uygulayacak altyapıdan veya kaynaklardan yoksundur. Bu, tehlikeli atıkların yasadışı ithalatını önlemelerini zorlaştırır.
Artan Küresel Atık: Küresel sanayileşme ve tüketici elektroniğindeki artış, tehlikeli atık üretiminin artmaya devam etmesi ve küresel atık yönetim sistemine daha fazla baskı yapması anlamına geliyor.
Basel Sözleşmesi, insan sağlığını ve çevreyi tehlikeli atıkların tehlikelerinden korumaya yönelik küresel çabalarda kritik bir rol oynamaktadır. Sözleşme, uluslararası atık hareketini düzenleyerek, çevreye duyarlı yönetimi teşvik ederek ve ülkeleri birlikte çalışmaya teşvik ederek, tehlikeli atıkların savunmasız nüfus ve ekosistemler üzerindeki zararlı etkilerinin azaltılmasına yardımcı olmuştur.
Bununla birlikte, özellikle artan e-atık hacmi ve yasadışı atık kaçakçılığı ile ilgili zorluklar devam etmektedir. Tehlikeli atıkların sorumlu bir şekilde yönetilmesini ve çevrenin gelecek nesiller için korunmasını sağlamak için sürekli küresel işbirliği ve Basel Sözleşmesi ilkelerine bağlılık esastır.